Ercan KANDEMİR
Bizler için bu konu hayati bir durum. Daha önce videoda anlattığım konuyu yazıya da aktardım. Mutlaka okuyun.
Çepnilerin Türk boyları arasında en savaşçı, en atılgan boylardan biri olduğunu sürekli söyleriz. Bu özelliğimiz Türk dünyasına çok büyük katkılar verdiği gibi kendi içimizde bizlere büyük zararlar da vermiştir.
Tarihteki bir olaydan bahsederek değiştirmemiz gereken anlayışlarımızdan bahsedeceğim.
Bizler maalesef birbirimizi destekleyip büyütme konusunda büyük sorunlar yaşamaktayız. Hızlı ve öfkeli bir düşünce yapısına sahibiz. Olayları detaylı ve uzun vadeli düşünmeden hareket edebiliyoruz.
Bunun bize addedilen bazı özelliklerin bize verdiği gazla da alakası var aslında. Çepniler; asi, atılgan, savaşçıdır. Bu özellikler bizim haksızlığa ve adaletsizliğe karşı asi olmamızı gerektirir. Ancak kuralsız bir asiliğe yönlendirmemelidir. Atılganlığımız bizi olumlu her alanda girişimci olmamızı sağlamalıdır. Savaşçılığımız haklı davalarımızda hareketlerimizi etkilemelidir.
Bizler maalesef yoğunlukla alt tabakalarda kaldık. İşçi, dağında, köyünde yaşayan sıradan halk tabakası, emir alan edilgen bir durumda yaşadık yıllarca. Ancak yönetici, yönlendirici, etken ve emredici konumlarda yoğunluk kazanma noktasında Çepni Türkleri tarih boyunca sorun yaşamıştır.
Bu da birbirimizi bölmemiz, birbirimizi engellememiz, birbirimize karşı asi, atılgan ve savaşçı olmamız sebebiyle olmuştur.
Çepnilerin Birbiriyle Savaşı
Yıl 1387
Hacı Emir İbrahim Bey; 1387 yılında ciddi bir hastalığa yakalandı. Öleceğini düşünen İbrahim bey; Beylik makamını oğlu Süleyman Bey’e uygun görerek ona bırakmıştır.
İbrahim Bey iyileşince beylik makamını tekrar geri almak istedi. Ancak Süleyman Bey beyliği babasına tekrar vermek istemedi. Baba ve oğul arasında taht mücadelesi başlayınca yine bir Çepni beyliği olan Taceddinoğulları bu kavgadan yararlanmak istedi.
Taceddinoğulları’nın kendilerine saldıracağını anlayan İbrahim Bey, Kadıburhanettin Devleti’nden yardım istedi.
Kadı Burhanettin, elçisi Şeyh Yar Ali’yi uyarıda bulunmak üzere Tacettin Bey’e gönderdi. Tacettin Bey söz vermesine rağmen elçi ülkesine geri dönmeden 24 Ekim 1386 yılında Hacıemiroğulları topraklarına 12 Bin atlıyla saldırdı.
Savaş tecrübesi çok olan Hacıemiroğulları Beyliği, Tacettinoğulları’nı bir boğaza sıkıştırarak onlara 500 kayıp verdirdi. Bunun üzerine Tacettinoğulları geri çekildi.
Bunun üzerine Kadı Burhanettin, Tacettin Bey’e Onların atalarından miras kalmış mülküne göz dikip düşmanlık ve kavga yolunu tutmuş, dostluk ve kardeşlik haklarını çiğnemişsin.’ Şeklinde mektup gönderdikten sonra ordusunu toplayarak Tacettinoğulları’nın başkenti Niksar’ı aldı.
Süleyman Bey elçisini Kadı Burhanettin’e göndererek ona bağlılıklarını bildirdi. Kadıburhanettin 1386 yılında elçiyle beraber İskefsir Kalesi’ni alarak Hacıemiroğulları’na bağışladı.
Tarihte yaşanmış bu durum Çepnileri zayıf düşürmüştür. Samsun ve çevresini Türkleştiren ve elinde tutan Çepni Beyliği olan Tacettinoğullarını zayıflatmıştır. Aynı zamanda da diğer Çepni beyliği olan Emiroğulları’nı Kadıburhanettin Devleti’ne muhtaç etmiştir.
Koca Karadeniz’i Türkleştiren Çepni beylikleri, verdikleri emeklerin, uğraşların karşılığını kendi hatalarıyla almıştır.
Bu durum günümüzde de devam etmektedir. Kabalalık Türk boyu olan Çepniler ülkemizde alt tabakalarda yani işçi, hizmetçi, yönetilen tabakalarda yoğunluk gösterirken; yöneten tabakasında az yoğunluk göstermektedir.
Çepnilerin birbirine olan güvenci maalesef azken toplum önüne çıkanlar da Çepnileri bir araya toplamakta attıkları yanlış adımlarla zaafa uğramaktadır.
Bu yüzlerce yıllık kötü gidişat nasıl aşılır ?
Elbette her işin başında eğitim gelir, bilinç gelir. Boydaşlarımız kendileri için oluşturulan sivil toplum kuruluşlarına katılım göstermeli, itirazlarını, görüşlerini dile getirmeliler, uygulayıcı, uygulatıcı olmalılardır.
Bir dernek tabelasında Çepni adı varsa Çepni bireyinin o yapıda söz söyleme, masaya yumruğunu vurma hakkı vardır. Size bunu yapma hakkınızın olmadığı söylendiğinde vereceğiniz cevap, “Ben bi Çepniyim. Eğer ki benim kimliğim üzerinden hareket ediyorsan benim burada hakkım var ve sen haksızsın.” olmalıdır.
Çepniler imkanlar oluşturup bir araya gelecekleri sivil toplum kuruluşları oluşturmalı, burada tarih, kültür ve pek çok konuda eğitim faaliyetleri yapmalı, bir arada durmanın yollarını aramalıdır.
Yüksek öğrenimin az olduğu yerlerde gençler okula, eğitime yönlendirilmelidir. Gençler üniversitelere giderek eğitimlerini, bilinçlerini artırmalıdır.
Çepniler toplumu için sürekli iyi işler yapmanın derdi içerisinde olmalıdır.