Ercan KANDEMİR
Kendilerini Kürd Zanneden Cibran Aşireti Aslında Çepni Boyu’ndandır.
Cibranlılar, bugün Muş’un Varto ve Bulanık ilçelerinde yaşayan ve Kurmançça konuşan Şafi bir aşirettir. Rahmetli Mehmet Şerif Fırat’ın bildirdiğine göre, bu aşiret arasında dolaşan rivayetlere göre, en eski dedeleri aşireti ile birlikte Teke yöresinden Urfa ve ardından Viranşehir’e gelmiş, oradan da bugün meskun bulundukları yerlere yerleşmişlerdir. Şemseddin Sami’nin kaleme aldığı Kamusu’l – A’lam adlı eserde Cibranlıların Türkmen olduğu ifade edilmiştir. Bunların “Torun” soyundan geldikleri söylenmektedir. Ayrıca birçok Osmanlı resmi evrakında da Cibranlılar için “Türkmen” kaydı düşülmüştür. [1]
Mehmet Şerif Fırat, Doğu İlleri ve Varto Tarihi adlı eserini yayımladıktan hemen sonra bölücüler tarafından katledilmiş ve eseri piyasadan sinsice çekilmiştir. Çünkü Şerif Fırat, yaptığı çalışmalarla Kürtleşen Türkmenleri ortaya çıkartıyor ve bu Doğu’da deprem etkisi yaratıyordu. Örgüte militan çekemeyeceği endişesi ile kimyası bozulan bölücüler onu böylece ortadan kaldırdı.
Kürdler için Paris Konferansı’nda bulunan ve Anadolu’da Kürdler lehine isyan hareketlerinde bulunan Cibranlı Halit Bey’in mensup olduğu Cibran Aşireti hakkında şüphe götürmez bir gerçek var ki o da Cibranlıların aslında bir Türk aşireti olduğudur.
İşte bu araştırma tarihi gerçekleri gün yüzüne çıkarırken yeni araştırmaların yapılmasına da ön ayak oluşturuyor.
Bu yazıda Muş Varto ve Bingöl Karlıova dolaylarında yaşayan Cibran Aşireti’nin aslında Türk ve hatta Oğuz Han’ın torunu Çepni’nin soyundan oldukları ile ilgili kaynaklardan topladığımız bilgileri paylaşıyoruz.
T şeklindeki tamga Cibran Aşireti’nin kullandığı damgalar arasında yer almaktadır. [2] [3] Bu damgalar bildiğimiz üzere Tarih-i Al’i Selçuk ve Hüner Name eserlerinde gösterilen Çepni tamgalarıdır. Çepni aşiret ve oymakları gittikleri yerlerde kendi öz damgalarını da götürmüşlerdir ve bu bilgiler onların kökleri hakkında tarihe ışık tutmaktadır.
Kadri Kemal Kop ise Doğuda Araştırmalarım adlı eserinde bize şu bilgileri vermektedir:
Kamusu – İslâm, Anadolu’nun doğu vilâyetlerinde büyük bir yığın olarak yaşıyan Cibranlı aşiretinin aslen Türk olduklarını yazmaktadır. Cibranlılar eskiden beylerine İlağası derlermiş. Büyük Acun Savaşı’ndan önce bulanık kazasının Karaağaç, Koçak, Akak köylerinde ve Varto kazasının Durabey, Alagöz, Kalecik, Anar, Karaş köylerinde kesafetle ve daha birçok köylerinde dağınık bir halde yaşarlardı. Kurdukları Hamidiye atlı alaylarına 31-33 numaralar verilmişti. Bu köylerin hepsini de o çağlarda bu tarafların en zengin köyleri sayılırdı. Bu alayların merkezi, Varto kazasının o çağda merkezi olan ve 1899 nüfus yazımında 85 evli, birkaç dükkânlı ve 1933 de 735 nüfuslu ve 147 evli bulunan Gömgüm kasabası idi.
Kadri Kemal Kop’un belirttiği gibi, Cibran aşiretinin Türk ve yakın çağ Türkleri olduğuna şüphe yoktur. Kitabımın aşağı bölümlerinde, gelecek tarihi olaylar arasında açıkladığım gibi, bu aşiret halkı, Konya, Karaman, Teke ve Ankara taraflarından Yavuz Sultan Selim’in kaldırıp, doğu illerine gönderdiği aşiretler arasında gelmiş ve bu Türk aşiretler Şiiliğe karşı koysun diye, doğu illerine gönderilmişti. Bu Türk aşiretler bu illerde Halti-Lohordu Türklerinden olan “Kurt-Baba” Baba Kürdi şubesiyle temasa gelerek onların Kormanci dilini öğrenmişlerdi.
Bu aşiretin yaşlılarının verdikleri bilgiye göre: Hicretin onuncu yüzyılında Anadolu’dan Urfa’ya ve sonradan Viranşehir’e ve Viranşehir’den ilağaları olan Şehsuvar’ın idaresi altında göçebe olarak doğu dağlarına geldiklerini ve sonradan Varto, Bulanık ve Karlıova ilçelerindeki köylere yerleştiklerini anlatıyorlar.
Bu aşiret ağaları eskiden atalarını şöyle sayarlardı : İlağası, Şehsuvar, oğlu “Budak”, Budaktan Topal Haydar, Topal Haydar’dan Suvar doğmuştur. Suvar’ın, Halil, Teymurğ Fendi, Sincar, Maksud ve Ali adlı oğlu ve torunlarından aynı adları taşıyan birer kabile ve boy türemiştir. Asırlarca Cibranlı aşiretinin diğer ara – boylarını idare eden bu boyların hepsine Suvar oğulları denilmektedir. Suvar oğulları, tarihin her çeşit devrinde ve Hamidiye teşkilâtında bütün Cibran aşiretine başkanlık etmişlerdir.
Diğer bir görüşe göre: Cibranlıların, İkinci Bayezit devrinde Osmanlı devletinin Anadolu’daki Türk oymaklariyle çarpıştığı sırada, padişahın bir kolu olarak birçok asi aşiretler üzerine yürüyen meşhur Şahsuvar zade Ali beyin aşiretinden oldukları ve bunların sonradan bilindiği gibi padişahın gazabına uğrayarak bu zorlama altında Teke’den Urfa’ya ve Urfa’dan Varto ve Bulanık ilçelerine gelip bu sahada yerleştikleri sanılmaktadır.
Cibranlılar, hangi zorlama ile doğu illerine gelmiş olsalar dahi, katiyetle bildiğimiz bir hakikat varsa o da, bu kabilenin dört asır önce Anadolu’dan doğu illerine göçmüş bir Türk aşireti olduğudur. Komşularım olan bu halkın, bugünkü tip, sima, örf, âdet ve ayrıldıkları araboylardaki Türkçe adlardan tamamen Türk oldukları anlaşılmıştır. Bu aşiret, asırlarca çadır altında yaşamış ve ancak H.11 inci yüzyıl başında Varto havalisinde yurtlanmış ve ekincilik hayatına girmiştir. Bu halkın göçebe iken hangi mezhep ve tarikata bağlı bulunduğu kestirelemez. Ancak bu aşiret halkı, Varto, Karlıova, Bulanık ilçelerinde yurtlandıktan sonra o çağda Şafii mezhep ve Nakşi tarikatını Bağdat’tan getirip, Çapakçur, Palu, Genç, Solhan , Varto, Karlıova muhitindeki halka aşılayan Palolu şeyh Ali elinden Şafii ve Nakşi tarikatını kabul ederek bu aileye mürit olmuşlardır. (1) Bu halk eski inanışlarını pek çabuk unutarak bu mezhep ve tarikatın fedaileri kesilmişlerdir.
Cibranlı aşiretine başkanlık yapan Suvar oğulları, Şafii mezhep ve Nakşi tarikatını kabul ettikten sonra, milli varlıklarını tamamen İslâm ve Arap ülküsüne feda ederek, kendilerini taktis maksadiyle dedeleri olan Şahsuvar’ın ve Derviş Budağ’ın aslen Arap ve Seyyit olduklarını iddia etmek suretiyle, kendilerini Cibran aşiretinden ayrı ve üstün görmüş, bu iddia ile kendilerini diğer aşiret eratından yüksek tutmaya ve onları kendilerine manevi ve idari bir şekilde bağlamakta büyük başarı göstermişlerdir. Bu görüş bütün ilağaları ve aşiret eratı arasında kökleşmiş, bunlar her şeyden önce Şeyhlerine ve Nakşi tarikatının Arap hırsiyle yürüyen umdelerine bağlanarak Türklüklerini, milli varlık ve benliklerini ve öz dillerini unutarak, Osmanlı siyaseti içinde doğu illerinde esen zehirli fikirlere kapılarak, Kürtlük ve Kürdistan ülküsünü taşımışlardır.
Aşağıda, gelecek bölümlerde açıklayacağım gibi bu türlü ve asılsız fikirlerle zehirlenen bu aşiret halkı, Türklüklerini tamamen unutarak H.1307 yılında Osmanlı padişahı Sultan Hamid’in teşkil ettiği Hamidiye alay teşkilâtına girerek 1200 mevcutlu üç tane Cibran aşiret atlı alayını kurmuş ve bu alaylar kaymakam ve binbaşılıklarına hep Suvar oğulları geçmişlerdir.
Cibran aşiret alayları, 1914 Cihan Savaşı’ında doğu cephesinde büyük yararlıklar göstermişler ve fakat milli hareket ve uyanma başlayınca ve büyük Atatürk milli bir insan ve ülkü ile meydana çıkıp hilâfet ve şeriatın temeline el uzatınca, Cibran ağaları ve aşiret halkı dini akide ve şeyhleri olan Şeyh Said’in manevi tesiri altında ezilerek, derhal milli cidalin aleyhinde harekete geçmiş ve en son 1341-1925 yılında şeyhleri olan Hınıslı Şeyh Sait’le isyan ederek ve bu irtica hâdisesinin en başına geçerek, dinin, şeriatın, hilâfetin, birer fedaileri kesilmiş ve gerçekten bu adlar altında aslı astarı olmayan Kürtlük ve Kürdistan davası için çalışmışlardı.
Üçyüz yıl öncesine kadar Türkçe konuşan ve halis Türk soyundan olan bu aşiret halkı dini telkinat ve şeyhlerinin yanlış duygularına uyarak bilmemezlikle mensup bulundukları Türk milletine ve Türklüğe karşı koymuşlardı.
Cibran aşireti yaptıkları hatayı tez kavramış büyük tecil affından sonra Cumhuriyet idaresinin şefkat dolu kolları arasına atılarak Türklük ve milli birliklerini idrak edip, aşiret ve şekavet sisteminden hürriyet adalet ve Türk milli birliğine geçmiş ve bugün Cumhuriyetin yüksek idare ve rejimine içten bağlanmışlardır.
Suvar oğulları , torunu Şibili oğulları, Araboy, Biliki, Aliki, Memiki, Sincar ve Teymur oymaklarına ayrılan Cibranlı aşireti halkının Karlıova ve Bulanık ilçeleri hariç, yalnız Varto ilçesine bağlı köylerde 35 köyleri altı bine yakın nüfusları vardır. Bu halk bugün tamamen çiftçi ve çalışkandır. Herkes koyun ve idare sahibidir. Toprakları verimli ve boldur. [4]
Cibranlı Halit Bey de kendini Kürt zanneden aslında bir Türk’dür. Birçok Kürtçü platformlarda Cibranlı Halit Bey hakkında propagandalar yapılmaktadır. Cibranlı Halit Bey kendini Kürt zannettiğinden dolayı 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte Kürtleri ayaklandırmak ve Kürtlere bağımsızlık kazandırmak için birçok çalışma yapmıştır. Kürt İstiklal Komitesi’ni kurmuştur. Paris Konferansı’nda Kürt delegesi olarak çalışmıştır. Arkadaşları ile birlikte genel bir Kürt ayaklanması hazırlıklarına devam ederken 20 Aralık 1924’te yakalanmış ve bölücü faaliyetlerinden dolayı 4 kişi ile birlikte idam edilmiştir.
Cibran aşireti bu olaylardan sonra Türklüklerini hatırlamışlar ve özlerine dönmede gayrette bulunmaktalardır.
Bizler soydaşlarımızın el gün ayağına düşmesine seyirci kalamayız. Cibran Aşireti Türk ve Çepni oldukları için övünç duymalıdırlar. Çünkü 1. Dünya Savaşı’nda 4 Alay kuran ve Rus ordusuna kök söktüren Cibran soyu yine kutlu Türk ve Çepni soyudur !
Kaynakça:
[1] Alirıza Özdemir – Etnik Coğrafya Bakımından Kürtleşen Türmen Aşiretler, Sayfa: 205
[2][3] Nesrin Güllüdağ,Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, Türklerde Damga Geleneği ve Nogay Türkleri’nin Damgaları Üzerine Bir İnceleme,Cilt:3, Sayı:6,Ocak 2015, Türkiye, S.147
Tuncer Gülensoy, Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgaları, TDAV, İstanbul 1989., s.96
[4]Mehmet Şerif Fırat, Doğu İlleri ve Varto Tarihi
Kadri Kemal Kop, Doğuda Araştırmalarım