Bir kısım Çepnilerin eski beylerinin adı Kantemür olduğundan, bunlar, ‘Kantemürlü’ olarak da adlandırılırlar.
Çepni, Çepnibar, Çepnili, Çepni Kantemir gibi isimlerle anılan Çepnilerin bulundukları yerler: Görele kazası, Espiye ve Maden civarı, Trabzon sancağı, Soma kazası, Hüdavendigar sancağı, Rumkale sancağı, Rakka eyaleti, Birecik kazası, Aksaray sancağı, Bozok eyaleti.
Yeni İl kazası, Sivas sancağı, Ruha sancağı (Urfa), Maraş, Ordu, Karahisar-ı Şarki sancağı, Balıkesir, Diyarbakır, Saruhan, Kefe sancağı, Zile kazası, Selendi kazası, Karaman, İznik, Kayseri, Adana, Çıldır, Erzurum, Kars, Ahıska, Halep, Aydın, Kütahya, Mudanya, Demirci kazası, Canik Gümüşhane, Giresun, Körtün, Urla, Hamit sancağı, Mut, İçel.
Bugün Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan Çepnileri, tanımlamak ve yorumlamak da daha doğru bir yaklaşımdır. Çünkü Balıkesir yöresinde bulunan ve kökenleri Musul ve Halep yöresine kadar inen Kantemürlü Çepnileri ile aralarında kültürel bakımdan bazı tanımlayıcı farklılıklar bulunmaktadır. Aslında her iki kol da Anadolu’ya Horasan (bugünkü Kuzeydoğu İran, Hazar Denizi’nin güneyi ve Afganistan’ı kapsayan bölge) üzerinden Erzincan’a kadar gelmişler ve daha sonra Çepniler burada iki kola ayrılarak bir kolu İç Anadolu ve Güney Doğu Anadolu’dan Halep’e kadar yayılmışlar, zaman içinde Batı Anadolu’ya kadar gelişen bir yayılma süreci göstermişlerdir.
Kantemirli Çepnisi: Kütahya Selendi kazası, Rumeli, Rakka, Aydın, Erzurum, Kırşehir, Bursa (Hüdavendigâr), Karasi Sancağı,Diyarbakır, Çıldır, Saruhan, Ankara, Akşehir, Bergama, Afyon, Hüsrevpaşa hanı, Mihaliç kazası,Sandıklı. Boz Ulus Türkmenlerine bağlı olan Kantemirli Çepnileri Çepni oymaklarının en büyüklerinden birini teşkil etmektedir. İkinci Viyana muhasarası ve bunu izleyen yıllarda devletin büyük umutlarla katıldığı savaşta ordunun umulmadık yenilgiler alması, insan ve malzeme kaybının büyüklüğü, harbin uzaması ile başlayan insan sıkıntısı üzerine o zamana kadar sadece profesyonel askerlerin oluşturduğu Osmanlı ordusunda şimdiye kadar asker olarak görev yapmamış Türk oymaklarını teşkilatlandırıp askere almak düşüncesi gelişti . Aşiretlerin savaşabilecek yiğitleri başlarında kethüdalarıyla orduya alındılar ve savaşa sürüldüler. Anadolu’dan getirilen Çepni ve Bozokların büyük kısmı Rodoplara iskân ettirilmiştir. Rodoplarda koca bir bölge o devirlerden beri Çepni bölgesi diye anılmaktadır .
Boz Ulus, Halep Türkmeni, Yeni İl Türkmeni, Dulgadırlı Türkmenleri ve diğer oymaklar Orduyu Hümayun içinde Salankamen savaşına katıldılar. 1691 Ağustos’unda yapılan bu savaşta sadece atlı ve piyade olan, topçu desteği olmayan Yörük savaşçıları düşmanın top ateşi karşısında dağıldılar . Bu bozgunun faturasını yörükler sürgünle ödediler.
Kantemürlü Çepnilerin Rakka’ya İskânı
Sadrazam Fazıl Mustafa Paşa bütün bu nedenleri göz önüne alarak Anadolu’nun dirlik ve düzenini sağlamak için 1691 iskân harekatını hazırladı . Bu hareket ile ilgili olarak vali ve kadınlara gönderilen hüküm, talimat ve emirnamelerle aşiretler konar göçer hayatı terk edip, yörüklükten çıkıp, silahlarını bırakıp kendilerine gösterilen yerlere evler yapıp ziraate başlayacaklardı. Fakat iskân yerleri seçiminde hatalar yapıldı. Konar göçer oymakların hayvancılığa bağlı yaşam tarzlarına dayalı iklim şartları hiç göz önüne alınmadı. Aşiretlerin iskân mahalleri şöyleydi: Rakka, Belih, Ura, Harran, Çitili, Bozabad, Çarmelik, Çölabad, Halep, Menbiç, Hama ve Hamus. 1691 Şubatından Haziran başına kadar aşiretlerin göçürülmesi için birçok emirnameler gönderildi . Çepni oymaklarını bağlı bulundukları gruplarda değişik iskân bölgelerine dağıldılar. Çepnilerin bir kısmı Halep ve çevresindeki iskân yerlerine yerleştirilirken büyük bir kısım da Rakka vilayeti hudutları içinde iskân edildi. Bugün Balıkesir civarında yoğun olarak yaşamakta olan Kantemürlü Çepnileri Rakka’ya iskân edilmiş olan Çepnilerdir.
Kantemür Aşireti, Kuştemür, Demir gibi soylara da ayrılmışlardır.
Boz-Ulus Türkmenleri, yaşadıkları coğrafyanın olumsuzluğu ve çeşitli baskılar sonucu 1613’te Orta Anadolu’ya göç etmiştir. Bu tarihten sonra, Ankara Sancağı’nın Keskin kazasında bulunan Boz-Ulus Türkmenleri ve Halep Türkmenleri içerisindeki Çepni oymaklarının Rakka’ya sürülmeleri istenmiştir.
Boz-Ulus Türkmenleri içerisinde bulunan Çepni oymağı Rakka’da iskân edilişinden sonra burada daha önce iskân edilmiş akrabalarıyla birlikte başlarında Kantemir Kethüda olduğu hâlde kaçmışlardır. Bunlar daha sonra “Kantemir Çepnisi” olarak anılmışlardır. İskândan kaçan Kantemir Çepnileri; Bergama, Aydın, Saruhan ve Hüsrev Paşa Hanı tarafl arına göç etmişlerdir (Bostan, 2002: 306).
Gündüzlü’de bulunan Başım Kızdılu Çepnileri’nin 1640-1648 yılları arasında; Adana, Saruhan ve Aydın vilayetlerine geldikleri bilinmekte fakat ne zaman, nasıl ve niçin geldikleri bilinmemektedir (Sümer, 1992: 121). İskândan kaçan Kantemir Çepnileri ise, Balıkesir ve Bergama yöresine XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde gelmişlerdir (Sümer, 1992: 123). Bigadiç’in Elyapan köyünde Kâmil Ağazâde Hasan Çavuş’ta bulunan beratlar, orada bulunan Çepniler’in Kantemir Çepnisi olduğunu ispatlar niteliktedir (Akay, 1935: 7-9). Akay söz konusu Kantemir Çepnilerinin Soma’nın on-on beş köyünde bulunduğunu belirtmektedir (Akay 1935: 9).
Bugün, Batı Anadolu’da; Balıkesir, İzmir, Manisa ve Aydın’da bulunan Çepnilerin Başım Kızdılu ve Kantemir Çepnilerinin torunları oldukları anlaşılmaktadır. Kantemir ve Başım Kızdılu Çepnileri, XVIII. yüzyılın ilk yarısında geldikleri; Balıkesir, İzmir, Manisa ve Aydın yörelerinde XIX. yüzyılın ilk yarısında yerleşik hayata geçmiş, yüz yıl gibi bir süre konar-göçer hayat sürmüşlerdir. Balıkesir’de konar-göçer Çepni topluluklarına ilk olarak 1726 tarihli sicil kayıtlarında rastlanır (Bostan, 2002: 306).
Anadolu’da çeşitli illere bağlı olan ve bulundukları yerde tek bir köy hâlinde bulunan Çepni yerleşimlerinin tarihlerine dair tatmin edici bilgilere rastlanmamıştır. Ancak pek çok araştırıcının XVI. yüzyıldaki Çepni yerleşimine dair verdikleri listelerdeki yerleşim yerlerinin bu yerlerle uyması bu durumu açıklar niteliktedir.
Kaynak: Zeynep Şimşek Umaç, “Çepniler ve Çepni Ağzı”,Alevilik Araştırmaları Dergisi, 2015, Sayı 10, Sayfa: 165