Şükrü ÇOBAN yazdı
“Gavurdağı göçleri,
Yanıyor ateşleri,
Hiç aklımdan çıkmıyor,
Sevdiğimin işleri.”
Salih Aycı’dan not ettim.
Eskiden halk arasında söylenen, “Çepni ne bilir bayramı, zır zır içer ayranı” sözünü ilk kez, emekli öğretmen Mustafa Çakır’dan duydum. O da büyüklerinden duymuş…
Çepnileri sevmeyen komşuları söylemiş olmalı.
Çepniler kimdi, komşuları kimdi?
Bu insanlar, zaman içinde bir birlerine karıştıklarından olsa gerek, bugün için, bu söz unutulup gitmiş…
Eski insanlar, değişik nedenlerden dolayı sahilde yaşamak istemiyorlarmış.
Bu yüzden Eynesil merkezinde yaşayan ailelerin sayısı azmış.
Onlar da çoğunlukla kasabada görevli olanların aileleriymiş…
Bu merkezdeki aileler köydeki insanları pek sevmez, onlardan rahatsız olurlarmış…
Köylüler kasabaya geldiklerinde, “Çepniler geldi, Türkler geldi” diye yakınırlarmış.
Demek bu kestiler devlette görevli oldukları için, kendilerini Osmanlı, köylüleri de “Çepni veya Türk” olarak görüyorlardı.
Acaba bu ayırım bu gün de alttan alta devam ediyor mu, diye merak edenler olabilir.
Yirmi otuz yıl kadar önceye kadar vardı ama bu gün herkes Çepnilik modasına uyarak, kendini Çepni kabul ettiği için, bu ayırım ortadan kalkmış gibi görünüyor…
1990’lardı.
Kahvenin bahçesinde arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Konu dönüp dolaşıp, Çepniliğe gelmişti.
Arkadaşın biri, karşı masada oturan birini göstererek, işte asıl Çepni bu, dedi.
Bu sözleri duyan adam, oturduğu yerden hışımla kalkıp, bana Çebni diyenin… diye küfür etmeye başladı.
Anlaşılan, Çepni lakabını hakaret olarak kabul ediyordu…
Adamı yatıştırana kadar epey uğraşmıştık…
Şimdi olsa, o zamanlar aşağılama saydığı “Çepni” lakabıyla ne kadar öğünürdü kimbilir!
Yaşam böyle birşey işte.
Değerler zamanla değişebiliyor…
Bu hemşerim belki de gerçekten de Çepni’di. Çünkü, onların Mahallesi’nin adı Çepni Mahallesi’ymiş.
Eynesil’deki tek Çepni mahallesi bu olsa gerek!
Tirebolu’da bağlı Ede Köylüleri yaramazlık yapan çocukları, “Çepnilik yapma!” diye uyarıyorlarmış.
Buradan, Çepniliğin Ede Köylüleri tarafından da pek mabul görülmediğini anlayabiliyoruz.
(Ede’nin Tirebolu’ya bağlı Bada Köyü’nün oralarda bir köy olduğunu düşünüyorum.)
Beş yıl görev yaptığım Salı Pazarı’daki Avut Köyü’nde “Ede” sözcüğü lakap olarak kullanıyorlardı; ağabey demekmiş.
“Bada”nın ise beceriksiz, işe yaramaz anlamına geldiğini internetten öğrendim.
Avut Köylülerinin bir kısmı Güvenç Abdal Ocağı’na öbür kısmı da Zeynel Abidin Ocağı’na bağlıdır.
Kendileri biz Çepni’yiz demeselerde de, Güvenç Abdal Ocağı’na bağlı olan Avutlular(Ordu’nun yükseklerden gelmedirler.) özbeöz Çepni’ydiler…
Bu insanların konuştuğu ağız da tipik Çepni ağızıdır.
Bu ağızı bilmeden, ben veya biz Çepni’yiz, iddiaları pek gerçekçi gibi görünmüyor.
Hangi köy veya mahalle Çepni Boyu’ndardır, diye anlamak istiyorsanız, öncelikle o insanların kullandığı ağıza bakmanız gerekmektedir.
Köy veya mahallelerin bozulmadan bu güne kadar kullandıkları ağızlar, o insanların hangi boydan geldiklerini en sağlam biçimde ortaya koymaktadır.
Farklı ağızlar birbirlerini karşılıklı olarak etkileyip özgünlüklerini bozsa da işin uzmanlarının bu konuda karar vermekte pek sıkıntı çekeceklerini düşünmüyorum…