Yıl: 1380, yer: Kürtün. Harşit Nehri’nin yukarı vadilerini kendilerine ‘kışlak’, yaylalarını da ‘yaylak’ olarak seçen ‘konar-göçer’ Çepniler, bir yandan da Trabzon Rum Devleti’ne gaza gayeli akınlara başlamışlardır. Bu akınlardan birçok ganimet ve Hıristiyan (Rum) esirlerle dönüldü.
Daha evvel Bayramlı Beyliği’ne, Akkoyunlulara ve Niksar Hâkimi’ne kız vererek akrabalık tesis eden III.Aleksios, onlara güvenerek Harşit Çepnileri üzerine bir sefere çıktı. Kuvvetlerinin yarısını Harşit Deltasının doğusundaki Bedrama Kalesi’ne sevketti. Diğer kısmıyla kendisi Harşit Irmağı boyunca ilerleyerek Yukarı Harşit vadisindeki Çepni kışlaklarını bastı. Ve büyük bir katliam yaptı, çadırları yerle bir etti ve Hıristiyan esirlerini kurtararak Vakfıkebir’e döndü. Bedrama Kalesi’ndeki Rum kuvvetleri de güneye doğru ilerleyerek Erikbeli geçidi üzerinden (Tonya) Kürtün’e vardılar. Kürtün ile Süme (Suma) Kalesi çevresinde büyük bir yağma ve katliam hareketine başlayan Rum kuvvetlerini bu kez bir sürpriz bekliyordu.
Çepniler, I. Baskın sonrası derlenip toparlanmış ve teşkilatlı bir biçimde karşı koymaya başlamışlardı. Rum kuvvetleri Çepni savaşçıları karşısında tutunamadılar ve perişan bir şekilde kuzeye, sahile çekilmeye başladılar. Ama Çepni Türkleri onların peşini bırakmadı ve tâ Beşikdüzü’ne kadar da kovaladılar. Çepniler III.Aleksios ve kuvvetlerini aradılarsa da bulamadılar ve zaferle Kürtün’deki kışlaklarına geri döndüler.
Bu arada diğer Çepniler, Hacı Emir Bey’den sonra Bayramlı Beyliği’nin (Hacıemiroğulları da denir) başına geçen Süleyman Bey’le 1386’da Niksar Hâkimi Tacettin Bey’i yenmiş ve 1396 yılında da çevresi zaten alınmış olan Giresun şehrinin kalesini de almışlardı. Bayramlılar akabinde Tirebolu, Görele, Eynesil, Beşikdüzü ve Şalpazarı’nı da fethettiler.
15.yy başlarında giderek daha güçlü bir devlet haline gelen Osmanlılar da Anadolu birliğini sağlama adına Doğu Karadeniz bölgesine baskıya başlar. 1460’da başa geçen David Komnenos, Akkoyunluların büyük hükümdarı Uzun Hasan Han’a güvenerek Osmanlı’ya artık vergi vermeyeceğini ve hatta eski vergilerin de geri alınacağını ilân etti. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmet, 300 parçalık Donanmayı denizden Trabzon üstüne gönderdikten sonra kendisi de Orduyla karadan Sivas üstünden Gümüşhane’ye harekete geçti.
Gümüşhane’nin sarp ve kayalık dağlarını usta manevralarla aşan Fatih, İstanbul’un Fethinde gemileri karadan yürütmesi gibi beklenmedik bir şekilde Zigana Dağı üzerinden bir geçit yolu açtırmış ve Trabzon Rum Hükümdarını da şaşırtarak Trabzon’a girmiştir (1461). Bu fetih ile zaten dar bir kıyı şeridi dışında uzun süredir Türk hâkimiyetindeki bölgenin Türkleşmesi tamamlanmış oldu.
Bu fethin gerçekleşmesinde Çepniler de önemli rol oynamışlardı. Kürtün Hâkimi Melik Ahmet Bey, Tirebolu’nun doğusundaki Bedrama Kalesi’ni fetheylemiş, hatta savaşçılıkları ve hizmetleri Osmanlılarca o kadar beğenilmiştir ki Çepni Beylerine iç bölgeler tımar ve zeamet olarak verilmiş, Çepni halkı da devlet hizmetinde sayılarak vergiden muaf (müsellem) tutulmuştur.
Ayrıca mahallî kaynaklar fetih sonrasında 100 bin Çepni Türkünün Trabzon’a yerleştiğini ifade eder.
Kaynak: Harşit Havzasında Çepniler / Süleyman Pekin