ALEVİ İNANÇ ÖNDERİ VE ÇEPNİ KOMUTAN GÜVENÇ ABDAL’IN SOYUNDAN KARAHASANOĞULLARI HAKKINDA – Çepni Boyu

ALEVİ İNANÇ ÖNDERİ VE ÇEPNİ KOMUTAN GÜVENÇ ABDAL’IN SOYUNDAN KARAHASANOĞULLARI HAKKINDA

AİLENİN GELDİĞİ YILLARDA TRABZON BÖLGESİ VE OĞUZ BOYLARINDAN ÇEPNİLER VE DİĞERLERİ
 
Oğuzlar/Türkmenler; Türkiye Türkleri ile İran, Âzerbaycan, Irak ve Türkmenistan Türkleri’nin atalarıdır. Selçuklu ve Osmanlı hânedanları da onlardan çıkmıştır. Anadolu’ya Oğuz/Türkmen adıyla bilinen topluluğun göç etmesi ve yerleşmesi, büyük ölçüde Bü­yük Selçuklu İmparatorluğu’ndaki siyasî ve demografik gelişmelerle ilgilidir. Oğuzlar, X. yüzyılın ilk yarısında Seyhun boyları ile onun kuzeyindeki bozkırlarda yaşamaktaydılar. Yaşanılan hayat tarzı daha ziyade göçebe idi. Yegane ekonomik faaliyetleri hayvancılıktı. X. yüz­yıl ortalarından sonra Oğuzların önemli bir kısmının yurtlarından göç etme sürecine girdikleri görülür. Bu göç etmede iç siyasi çekişme­ler ve kuzeydeki Kıpçakların baskısı ile yer darlığı ve yaylak mahalle­rinin kifayetsizliğinin rol oynadığı anlaşılıyor. Bu göç edenlerden bir grup, Karadeniz’in kuzeyinden batıya doğru muhaceret etti. Diğer bir grup ise güneyde Cend’e geldi. Oğuzlar burada İslâmiyeti bir din ola­rak kabul ettiler. İslâmiyet’i kabul eden bu Oğuzlara, “Türkmen” de­nilmeye başlandı.
 
XI. yüzyılın başlarında meydana gelen Büyük Türk muhacere­tinden sonra XII. yüzyıl başlarında “yeni bir Türk muhacereti” daha meydana geldi. Bu muhaceretler sonunda Doğu Karadeniz sahilleri iki yoldan istilaya ve Türkleşmeye marûz kaldı. Bunlardan biri Kara­deniz dağlarında yayla yapan veya Harşit gibi vadilerden ilerleyen, diğeri de 1277’de Sinop baskınını karşılayan ve Samsun’dan sahili takiben doğuya doğru ilerleyen Oğuzlar’ın Üçok koluna bağlı Çepni­ler’di.
 
Çepniler, Oğuzlar’ın 24 boyundan biri olan Üçok boyuna bağlı idi ve “düşmanla her zaman savaşır” manasına gelirdi. Çepniler’in Anadolu’nun fetih ve iskânında mühim roller oynadıkları bilinmek­tedir. Hacı Bektâş-ı Velî’nin Sulucakarahöyük’teki ilk müritleri Çep­niler’dendi.
 
Karadeniz’e sahilden ve Giresun-Trabzon hattının güneyinde bulunan dağlar ile vadilerden ilerleyen Çepni boyları, II. John (1280-1297) zamanında Ünye, Ordu ve yöresini fethetmiş ve Trabzon’a büyük bir akın düzenlemişti. Çepni Türkleri, Kuşdoğan adlı komu­tanları önderliğinde Giresun’u 1301’de fethetmişlerdi. Ordu bölgesini fetheden ve Bayramlı beyliğini kuran Çepniler’in lideri Bayram Bey, 30 Ağustos 1332’de ordusu ile Hamsiköy yakınlarına kadar gelmiş, ancak Komnenoslar’a yenilerek büyük sayıda kayıp vermişti. 15 Ara­lık 1361’de Hacı Emir Bey, Trabzon İmparatorunun elinde olan Gi­resun’a hücum etmişti. Yukarı Kelkit vadisinde yaşayan Çepniler de kuzeye doğru ilerleyerek Tirebolu’nun doğusunda Harşid deresi çev­resinde ve bu dereye yakın yerlere yerleşmeye, kışlaklarını yukarı Harşid’e kurmaya başlamışlardı. Kürtün Bey’i Melik Ahmed, Bedreme kalesini kafirlerden fethetmişti. Buna karşılık Trabzon krallarından III. Aleksios, Şubat 1380’de Harşid deresi çevresinde bulunan Çepniler’in üzerine yürümüştü. Çepniler’in, XIV. yüzyılın ikinci yarısının ortalarında Giresun, Tirebolu ve çevresi ve güneyindeki yerleri ellerinde bulundurdukları anlaşılmaktadır. Çepniler, böylelikle Trabzon’un fethinden iki yüzyıl önce Türkiye Selçukluları ile Türk­men Beylikleri döneminde bölgenin fethinde ve iskânında önemli roller oynamışlardı. Giresun bölgesi, yoğun bir Çepni boyu yerleşme­sine sahne olduğu için Çepni Vilayeti adı ile bilinmekte idi. Şakir Şev­ket, Çepniler’in önce Türkeli’nden (Türkistan) İran’a, buradan da Anadolu’ya göç ettiklerini, 100.000 kişi olan bu Çepni boyunun bü­yük çoğunluğunun Giresun, Tirebolu, Görele ve Büyükliman’a yer­leştiğini, bir kısmının batıya hareket ettiğini kaydeder(1). Şüphesiz böl­geye Çepnilerden başka Çiğil, Eymür, Üreğir, Şadı, Halaç Türkleri de gelmişler; kurdukları köye, oturdukları yere oymaklarının adını ver­mişlerdir(2). Çepniler, daha sonraki yüzyıllarda Trabzon’un doğusunda bulunan yerlere göç ederek oralardaki Türk yerleşmesinde önemli bir rol oynadılar. Günümüzde Sürmene, Of ve Rize’nin özellikle merkez nahiyesi ile Karadere ve İkizdere’deki Türkler’in önemli bir kısmını onların torunları meydana getirir. Tirebolulu Hüseyin Avni Alpars­lan’ın da ifade ettiği gibi “Vakfıkebir, Görele, Tirebolu ve Giresun kentli­leri”, atalarının da Çepni olduğunu unutarak köylüleri küçük görürler ve “Çepni” veya saf anlamında “Uz/Oğuz” adam derlerdi(3). Sahilde sıkışmış kalmış Rumlar’ın buraları yurt tutan Oğuzlar’ın başta Çep­niler olmak üzere diğer boyları “nasıl karşıladığını” tahmin etmek zor olmasa gerekir!.. Nitekim, Rumlar’ın “toplum dışı, soğuk ve kendisiyle konuşulamayan” kişiler için kullandıkları “ne Oğuz insan…” tanımla­ması, yanlış olarak aynı boydan olmalarına rağmen “şehirde oturanlar” tarafından “köyde oturanlar” için kullanılmaya başlanmıştır. Bu da, Sir-Derya boyları ile onun kuzeyindeki bozkırlarda yaşayan Oğuz­lar’ın, şehirde oturan “oturak Oğuzlar’a” savaş ile meşgul olmayıp, kendilerini şehir hayatına verdikleri için göçebe eldaşlarınca yatuk, yani tembel denmesi gibi(4)… Bu küçümseyici tanım, Çepniler’in bir Oğuz/Türkmen boyu olduğunun şuuruna varılması üzere değişmiş, köylü ve şehirli hemen her kesim Çepni boyuna mensup olmaları ile övünür olmuştur. Bugün Tirebolu ve yöre kasabalarında oturan şe­hirli halk, kırsal kesimden gelmiş, daha sonra sosyal statü olarak “şe­hirli” olmuş, ekseriyetle Çepni boyuna mensup kişilerdir. İşte, yöre­mize yerleşen Çepniler’in izleri ve Çepni gerçeği!..
 
Bu kitabın konusu olan “Karahasanoğulları”, sözlü anlatımlara göre ikinci muhaceret sırasında ve bunu takip eden yıllarda önce, eski adı Üskühat olan Erzurum Horasanı’na, daha sonra Doğu Karade­niz’de Trabzon Maçka’ya gelmişlerdir. Maçkalı şair-yazar Av. Subutay Karahasanoğlu (1925-2006), “Karahasanoğulları’ndan bir kolun Tirebolu’ya yerleştiğini, Tirebolu’dakilerle akraba olduklarını” söylemekteydi. Maçka’da kalanlar Soyadı Kanunu’ndan sonra Karsan ve Karahasanoğlu soyadını almışlardır(5). Sözel kaynak Nazmi Karahasanoğlu(6), Erzurum bölgesine Güvendioğlu aşiretine bağlı ola­rak gelindiğini, aşiretin üç kola ayrıldığını, bir kolun Karadeniz’e indi­ğini, ikinci kolun Batı Karadeniz’e gittiğini, diğer üçüncü kolun ise İç Anadolu’ya yerleştiğini söylemiştir. Nazmi Karahasanoğlu ayrıca, bu gelişte “İsmail” adlı bir kişiden de bahsetmektedir. Diğer bir sözel kay­nak Samiye [Karahasanoğlu] Türker(7) ise, herhangi bir kaynağa dayan­maksızın ailenin Güvende’den Eynesil’e geldiğini söylemiştir. Güvende pazarı ve yöresi, Çepni boyunun yerleştiği, yayla mevsi­minde hükümetin taşındığı bir yerleşim yeridir. Kürtün’ün Taşlıca köyünde Güvenç Abdal Ocağı bulunmaktadır. “Güvendi” soyadlı ki­şiler bu ocağa bağlıdırlar(8).Yeniköy mahallesinde “Güvendioğlu” adlı ailelerin varlığı da bilinmektedir(9)
Maçka’ya yerleşen aileden bir kol bir müddet sonra Görele’ye, bugün Eynesil’in sahil köylerinden olan Heri [=Kekiktepe] ve Ara­lık’a gelmişlerdir. Burada, herhalde denizcilikle uğraşmışlardır. Çün­kü, Eynesil’de aile fertleri artık “kaptan” olarak anılmaya başlan­mıştır. Deniz ticareti, ailenin servet sahibi olmasına yol açmıştır. Ancak, Eynesil’den “asayişsizlik” ve “sürtüşmeler” sebebiyle Tirebolu’ya göç edilmek zorunda kalınmıştır(1). Eynesil’de Kekiktepe ve Aralık köylü­leri arasında “Karahasanoğulları”nın hatıraları hâlâ canlılığını koru­maktadır. Sözel kaynaklar, Karahasanoğulları’nın Heri’den ve Aralık köylerinden Tirebolu’ya gittiklerini, Heri ve Aralık köylerinde büyük araziye sahip olduklarını, Karahasanoğulları ile akrabalık bağları bulu­nan “İsmailoğulları”nın “Karakaya” soyadını aldıklarını ifade etmekte­dirler(11).
 
Kaynaklar:
(1) Şakir Şevket, Trabzon Tarihi (yay. hzl. İsmail Hacıfettahoğlu), Trabzon 2001, s. 138; Oğuz göçü, Anadolu’nun Türkleşmesi, Doğu Karadeniz bölgesinin Çepniler tarafından yurt tutulması için ayrıca bk. Faruk Sümer, Çepniler, İs­tanbul 1992; Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti, İs­tanbul 1980, s. 96, 245, 259, 305; a. mlf., Selçuklular Zamanında Türkiye Tarihi, İstanbul 1984, s. 512; İlhan Şahin, “Anadolu’da Oğuzlar”, Türkler, VI, Ankara 2002, s. 246, 257; a. mlf., “Yaylacılık Geleneğinin Giresun’daki İzleri”, Osmanlı Döneminde Konar-Göçerler, İstanbul 2006, s. 260; Hanefi Bostan, XV-XVI. Asırlarda Trabzon Sancağında Sosyal ve İktisadî Hayat, Ankara 2002, s. 352; İsmail Hacıfettahoğlu, Sakarya Şehidi Binbaşı Hüseyin Avni Bey: Tirebolulu Al­parslan, Ankara 2001, s. 124; İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Trabzon 2004, s. 110-118.
 
(2) İlhan Şahin, “Osmanlı Döneminde Giresun Bölgesinde Konar-Göçerlerin İzleri”, Osmanlı Döneminde Konar-Göçerler, s. 224; Hacıfettahoğlu, age., s. 125.
 
(3) İsmail Hacıfettahoğlu, Sakarya Savaşı Şehidi Binbaşı Hüseyin Avni Bey: Tirebo­lulu Alparslan, s. 128.
 
(4) Hüseyin Mümtaz, Karadeniz’in Kitabı: Pontus Masalı, İstanbul 2004, s. 44; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler), s. 71.
 
(5) BF (Ayhan Yüksel, ts); Maçka’ya yerleşen Karahasanoğulları’nın toplumsal konumları için bk. Michael E. Meeker, “Tarihsel Süreç İçinde Doğu Karade­niz’de Toplumsal Değişim”, (çev. Kudret Emiroğlu), Kıyı Kültür ve Sanat Der­gisi, sayı: 22 (Ocak 1988), s. 12-14.
 
(6)BF (Tirebolu, 1980)
 
(7)BF (Tirebolu, 1995).
 
(8)Alemdar Yalçın-Hacı Yılmaz, “Güvenç Abdal Ocağı”, Hacı Bektaş Velî, sayı: 35 (Güz-2005), s. 9-14.
 
(9) Bu aileden Güvendioğlu Hacı Şâkir Efendi, 1300 (1884) yılında vefat etmiştir. Osman kızı Emine Hatun’la olan evliliğinden Ömer ve Mehmed, Hatice, Rüveyde ve Seher adlı çocukları olmuştur (TŞS, nr. 1810, h. 395).
 
(10) Eynesil’de Karahasanoğlu Salih Kaptan’dan intikal eden bir parça fındık bah­çesi, 1950’li yıllarda Göreleli tahsildar Mehmed Efendi’nin oğlu Kemal Ön­der’e satılmıştır.
 
(11)BF (Talip Keskin [Kekiktepe 1929], Görele 13 Kasım 2006; Mehmet Albar [Kekiktepe 1946], Ali Kuşçu [Kekiktepe 1930], Mustafa Gödek [Kekiktepe 1965], Görele 17 Kasım 2006). Karahasanoğulları’nın İsmailoğulları olarak anılmaları, Karakaya soyadını almaları dikkat çekicidir. Karakaya soyadını almaları, Eynesil’deki Karahasanoğulları ile Tirebolu’daki Karahasanoğul­ları’nın ortak bir yönleri olduğunu ve birbirleriyle irtibatlı olduğunu gösterir. “
 
Alıntı Kaynağı: http://www.karahasanoglu.com/trabzon11.htm

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir